Ana Sayfa Deniz SOYTARI BALIKLARI

SOYTARI BALIKLARI

5823
0
Soytarı Balığı
Soytarı Balığı

Mercan resiflerinin arasında zehirli anemonları kendilerine güvenli bir yuva olarak seçen soytarı balıkları, çekici renk ve desenleri, dayanıklıkları nedeniyle yeni başlayanlar için bakımı en kolay türlerden biridir.

Bundan yaklaşık 14 yıl kadar önce, deniz akvaryumları kuruluş tekniğini ve deniz biyolojisini öğrenmeye kara verdiğimde, ülkemizde birkaç akvaryumcu dışında deniz akvaryumlarıyla ilgilenen pek yoktu. İlgi olmadığından dolayı da bir deniz akvaryumunu kurmak ea bakımını sürekli olarak sürdürebilmek için ise gerekli ekipmanı bulmakta oldukça zorluk çektim. O zamanlar ilk deniz akvaryumunu kurduğumda, gerekli malzeme olarak dip filtresi, mercan kumu ve zor olarak bulabildiğim deniz tuzları vardı. Günümüzde ise deniz akvaryumlarıyla ilgilenen hobiciler o kadar arttı ki ithalatçı firmalar arasında deniz akvaryumları ekipmanları için rekabet bile oluştu. İlk olarak 250 litrelik bir akvaryum kurmaya karar verdim. Dip filtresi ile beraber bir de dış filtresi kullandım. Bütün ekipmanı kutallarına göre hazırlayıp, suyu nu koyup tuzu ilave ettikten sonra beklemye başladım. Neyi beklediğimi merak ediyorsunuz değil mi? Tabi ki nitrit patlmasını. O günlerde deniz akvaryumu kurmak korkulacak efsane gibiydi. Bilen bilmeyen birçok hobicinin arasında nitrit patlaması olayı sanki çözümü çok zor bir meseleymiş gibi dilden dile dolaşıyordu. Bu yazımda bu kimyasal olayı anlatıp, teknik konulara girmek istemediğimden nitritifikasyon döngüsünden bahsetmeyeceğim. Daha sonra sanırım 4 gün içerisinde ilk anemom balıklarım olan Amphiprion frenatusları koydum. Birkaç gün olayın heyecanıyla ortama karşı tepkilerini gözlemledim. Son derece keyifli bir şekilde sağa sola yalpalayarak akvaryumun her köşesini araştırıyorlardı. Verdiğim kuru yemlere karşı pek bir iştahla atlamadıklarından ben de taze yem olarak haşlanmış karides etleri verdim. Aradan bir hafta geçtikten sonra akvaryumcuya olayı anlattığımda inanamadı ve nitrit patlaması ne zaman oldu diye şaşkınlıkla sordu. Aslında nitritifikasyın olayında az da olsa haklıydılar. Ben de ona bu işin sırrını söyledim. Beşiktaş iskelesinin açıklarından 4 bidon deniz suyu alarak akvaryumdaki dinlenmiş suyla karıştırdım, daha sonra dış filtrenin içine temiz karbon kömürünü koyarak çalıştırdım. İki gün sonra aldığım deniz tuzunu ekleyerek 1,012 olan yoğunluğu 1,020’ya kadar çıkardım. 4. gün ise balıkları akvaryuma koydum. Normal tatlı suyu daoğal deniz suyu ilave ederek mayalama yöntemiyle olgunlaştırdım. Fakat deniz suyu çok kirli olduğundan dış filtreyi kontrol etmek için açtığımda, mukoza gibi pisliğin karbon filtresini tamamen sarmış olduğunu görünce biraz telaşlandım. Çünkü filtrenin içinden çürümüş yumurta kokusunu andıran gaz hidrojen sülfürdü (H2S). Karbonu hemen yenisiyle değiştirerek filtreyi yeniden çalıştırdım. Bu balıkları 5 ay kadar besledikten sonra işim gereği 4 ay Bodrum’a gittim. Balıkları ve akvaryumu ise bir arkadaşıma verdim. Bir süre sonra bu işin tüm detaylarını öğrenmek için Amanya’ya gittim. Almanya’daki akvaryumcular ise bu işin tüm ayrıntılarını halledip, bazı tür balıkların üretimini bile yapmaktaydılar. Dönüşümde ise deniz akvaryumu ile ilgili birçok ekipman alarak yeniden deniz akvaryumu kurdum. Bu akvaryumu ilkine göre oldukça gelişmiş sistemlerle donatarak, balılların daha sağlıklı bir ortamda yaşamalarını sağladım. Akvaryumumdaki en önemli alet ise tabi ki protein-skimmerdı. Bu aletin önemine gerçekten inanmaktayım. O olmadan uzun süreli akvaryumu sağlıklı bir şekilde muhafaza etmek zordur. Şimdi sizlere deniz akvaryumlarının en popüler cinsinden bahsetmek istiyorum. Hemen hemen deniz akvaryumuna başlayanların ilk önce beslemek istedikleri balıklardan yani Anemon balıkları veya soytarı balıklarından. Anemon balıkları, Pomacentridae ailesinin üyelerindendir.

Pomacentridaeler, Percidae (levrek) familyasının takriben 325 türüyle en kalabalık grubunu oluştururlar. Bu üyelerin en çok bilineni Amphiprionlardır. Tropikal ve alt tropikal denizlerin hemen hemen her bölgesine dağılmışlardır. (Bu dağılım, türlerinin ısı farklılıklarına göre değişir.) Bunların arasında üç tür de tatlı su deltalarında yaşamlarını sürdürürler. Tatlı sulardaki en yakın akrabaları ise cichlidlerdir. Onlardan ayrıldıkları tek nokta cichlidler tek burun deliğine sahipken pomacentrid’ler çift burun deliklidir. Bu balıkları ayırmada renk desenleri çok önemlidir. Fakat bazı türleri ayırmada hobiciler oldukça zorlanmaktadırlar. Balık uzmanları ise laboratuvar koşullarında yaptıkları çalışmalarda ise balıkları sınıflandırmada en çok dişi yapılarının biçimi, kafatası morfolojisi, solungaç taraklarının yapısı önemli rol oynamaktadır. Örnek olarak en çok bilinen soytarı balığı Amphiprion perculalar kendisine tıpatıp benzeyen Amphiprion ocellaris ile karıştırılırlar.

Renk desenleri birbirlerine o kadar çok benzer ki petshoplarda A.pecula diye satılan türle aslında A.ocellarislerdir. bazılarının renk desenlerini gözlemlediğinizde ikisinin arasında çok az bir fark göreceksiniz. A.frenatusların gövdesindeki kalın beyaz bandın kenarlarını sınırlayarak çizen siyah çizgiler daha kalındır. A.ocellarislerde ise bu çizgiler yok denecek kadar siliktir. Bu tür karıştırmalar, A.clarkii, A.bicintus, A.allardi vs. türlerde de görülmektedir. Fakat bu türlerdeki renk farklılıkları bulundukları coğrafi bölgedeki ekosistemden kaynaklanmaktadır. Pomacentridaelerin % 70 kadarını Hint ve Batı Pasifik Okyanusu barındırmaktadır. Bu bölgelerdeki türler bazen o kadar çok birbirlerine yaklaşırlar ki yakın akraba türlerde melezlenmeler Papus Yeni Gine’deki A.chrysopterus ve A.leucokranusların akvaryum koşullarında kolayca eşleşerek melez yavrular meydana getirdikleri gözlenmiştir.

Soytarı balıklarını anlatırken, simbiyotik (farklı iki canlının bazı yaralardan ötürü, birbirlerine bağımlı olarak yaişamlarını sürdürmeleri) yaşantılarından da söz etmeliyim. Çünkü her ikisinin yaşantısı tam bir bütünü meydana getirmektedir. Doğada hiçbir soytarı balığı asla anemonsuz değildir. Ama akvaryum yaşamında da pekala anemonsuz olarak uzun süre yaşabilirler. Her soytarı balığı yanına konulan herhangi bir anemonun içine girmez.

Mutlaka doğasında beraber yaşadığı anemon türleriyle ortak yaşamını devam ettirir. Çoğu zaman istediği tür anemon olmazsa içine girmeyecektir. Bazen de kısa süreli kalır ve daha sonra da terkedip bir daha yanına bile uğramaz. Bu akvaryum ortamında çok sık rastlanan bir durumdur. Örneğin; Amphiprion frenatus, doğada Entecmaea quadricolor (buble anemon) ile ortak yaşam sürer, akvaryumda başka bir anemonla kolay kolay beraber olmaz. Amphiprion ocellaris, Heteractis macnifa, Stichodactyla gigantea, 5. mertersii türleriyle beraber yaşamını sürdürür. Keza Amphiprion percula da aynı tür anemonlarla beraber yaşamaktadır. Bu son iki anemon türünü akvaryumunuza koyarken dikkatli olmalısınız. Çünkü her ikisi de akvaryumunuzdaki balıkları yiyebilirler. Bu anemon türlerinin hobiciler arasındaki adları, halı anemonu veya haddons anemonudur. Akvaryumunuzdaki diğer balıkların anemonlar ile geçinebilen damsel balığı türleri olmasına dikkat edin. Diğer melek, kelebek, lapin türleri bu dev anemonlara yem olabilirler. Yem verdiğiniz zaman birçok kere, anemonun içine girerek ağız bölgesine yemi bırakır.bu olayı akvaryum ortamında görebilirsiniz. Soytarı balıklarının hemen hepsi, aşırı bölgeci karakteri olan balıklardır. Bulundukları alanı diğer soytarı balıklarına karşı savunurlar, olgunlaşmış türlerde birbirlerine karşı mütkiş bölge savaşları olabilir.

Bu nedenle akvaryumun içinde saklanabilecekleri mağaralar ve kovuklar yapmalısınız. Bazı durumlarda çok şiddetli kavgalar ederek bölgesini elde etmiş olan tarafından aşırı hırpalanarak ölebilir de. Fakat tuhaftır, bu kavgalara eşler arasında da çok sık rastlanmaktadır. Çok iyi anlaşan, daha sonra dişisi tarafından hırpalanıp öldürülen bir erkeği görmüştüm. Genel olarak dişiler erkeklerden daha iridirler. Soytarı balıkları küçük sürüler halindeyken hep erkektirler. Üreme zamanaları 2 veya 3 hafta içinde periyodik olarak cinsiyet değiştirip dişileşirler. Bu olay yalnız 1 yaşına gelmiş bireyler için geçerlidir. Bazen renklerin tonlarında da koyulaşmalar görülebilir. Hatta birçok türde dış karakter özelliği olarak cinsiyet ayırımında yapılabilir. Amphiprion perideron erkeklerinde enselerinde bulunan beyaz band daha kısadır. Ayrıca üst yüzgeçlerinin uç kısımları portakal rengindedir. Dişilerinde ise üst yüzgeçler renksizdir. Amphiprion ferenatusun Pasifik’teki türlerinde dişilerinin yanlarında siyahlık varken, erkeklerinde parlak kırmızı mevcuttur. Soytarı balıkları deniz akvaryumlarında yavru alımı en kolay türdür. Tipik olarak cichlid davranışları gösterdiklerinden, eşler yumurtlayacakları bölegeyi titizlikle temizlerler, kumları kazıp kovuklar açarlar. A.ocellaris ve A.percula için yaklaşık 80-100 litrelik akvaryumlar yeterlidir. Yalnınca bir çiftin yumurtlaması için gereken tankın büyüklüğüdür. A.clarkii ise daha büyük ve agresif olduğundan 250-300 litrelik akvaryuma ihtiyaç duyarlar. Yumurtlama siteleri için kayalardan mağara yapılmalı veya yan yatırılmış saksı çömlekleri kullanabilirsiniz. Doğal ortamlarında üremeleri mevsimsel aktivitelere bağlı olsa da yılın hr mevsiminde yumurtlayabilirler. Orta tropik bölgelerde Güney Japon denizindeki türler üremelerini bahar ve yaz aylarında mevsimsel olarak yaparlar. Orta Pasifik Enewetak mercan resiferinde ise ayın çevrimsel etkisi olmaktadır. Yumurtlama sitelerini hazırlamaları zaman dolunaya yaklaştıkça artırırlar. Bu dönemde ay ışığının etkisi erkek balıkları aşırı şekilde uyarır, bu etkilerin sonucunda erkek balıklar yuva yapımında ve yuvanın tüm pomacentrid türlerinde eşler arasındaki kur yapımları, çetrefil davranışlar aynıdır. Erkekler son derece atılgan, saldırgan ve kovalamacıdır. Bazen bu kovalamacalarda dişiyi ısırabilirler. Dişinin önüne veya yanına geçerek bütün yüzgeçlerini şişirerek vücudunu titretir ve hemen sonra yumurtlayacakları alanı temizlemeye başlar. Bu olay yumurta dökene kadar devam eder. Yumurtlama genel olarak sabah saatlerinde gerçekleşir ve bazen 35 dakika bazen de 2 saat kadar sürebilir. Dişilerin yumurtlama tüpü belirgin bir şekilde ortaya çıkar. Yumurtlayacağı yere karnını yumurtlama tüpünü sürerek, yumurtayı bırakır. Dişi bu esnada çok yavaş hareket eder. Daha sonra erkek, yumurtaların üzerinden yavaşça geçerek onları döller. Yaklaşık 100 ila 1000 arası yumurta dökerler. Tabi ki bu, balığın büyüklüğü ve yumurtlama deneyimine de bağlıdır. Yumurtaların açılma süresi 7 gündür. Larvaların oldukça büyük ve çok şeffaf gözleri vardır. Vitellus keseleri (yumurta kesesi) portakal renktedir. Yuva ve yavrular erkek tarafında sürekli korunur. Erkek, yuvaya yaklaşana şiddetle saldırıı, ısırıri öldürücü yaralar bile açabilir. Dişi balık ise bu esnada daha çok yem yemekle ilgilidir, ama yumurtaların bakımında temizliği erkekler beraber yapar. Yavrular 16-17 gün sonra yüzmeye başlarlar. Larvaların boyları 3-4 mm kadardır. İlginçtir, damsel balıklarında larvaların gelişmesi 6-8 hafta sürerken, bunlarda 12 gün sürmektedir. Bu dönemde yavru balıklara fitoplankton-tek hücrelialgler verilmelidir. Bunu sağlamanın en kolay yolu şudur; deniz suyunu küçük bir akvaryuma veya genişçe bir kavanoza koyun, üstüne de kuvvetli ışık verin, birkaç gün sonra suyun rengi parlak yeşile dönüşür. Bu suyu yavruların bulunduğu bölgeye az miktarda hava hortumunu kullanarak damlatın. Yavrulara 4. günden sonra artemia larvaları verebilirsiniz. Eğer imkanınız varsa -ki olmalı, sularını yem verdikten 2 saat sonra % 5 kadar değiştirmelisiniz. Akvaryumun ısısı 26-28 oC kadar olmalıdır. Suyun kalitesi için de iyi bir filtre sistemine ihtiyacınız vardır. Akvaryuma birkaç tane canlı taş da koyarsanız, suda çok iyi oluşumlar elde edebilirsiniz. Ayrıca iyi bir protein emicisi de gerekmektedir. Nitrat seviyesini, pH ve tuzluluğu da arasıra kontrol etmelisiniz. Yem olarak da içinde bitkisel ağırlıklı kuru yemler ve haşlanmış karides, beyaz balık eti verebilirsiniz. Bu balıklar aynı eşle birkaç yıl daha yumurtlayabilirler. Doğal ortamlarında yapılan çalışmalarda 8-10 yıl yaşamalarına karşın, Fransa’da Nancy Akvaryumda A.frenatus ve A.periadon adlı türler 18 yıl yaşamıştır.